Türk Edebiyatının En İyi 13 Tarihi Romanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tarihi roman veya tarihsel roman, tarihin değişik dönemindeki olaylar ile ilgili roman.[1] Konularını tarihi olaylardan ya da tarihte yaşamış kahramanlarla, onları kuşatan gerçek veya hayali kişilerin hayat ve maceralarından alan roman türüdür. 

Tarihi romanın edebi özelliğe sahip olması demek o tarihi romanın konu olarak aldığı zamanın özelliklerin tam olarak açıklayabilmesi demektir[2].

(KAYNAK: wikipedia)

Sizler için derlediğimiz Türk Edebiyatının en iyi tarihi romanları; 

1. Devlet Ana

Devlet Ana', Osmanlı Devleti kurulmadan önceki Anadolu'nun görünümünü ve Anadolu insanının özlemlerini anlatırken, onların güçlü, güvenli, adaletli bir devlete duyduğu ihtiyacı da açığa çıkarmaktadır. Kemal Tahir'in en önemli romanı olarak gösterilen ‘Devlet Ana', onun düşünce yapısını da en iyi yansıtan eserlerinden biri sayılmaktadır. 1967'de yayımlanan roman, 1968 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü kazanmıştır.

2. Şu Çılgın Türkler

Dünyadaki en meşru, en ahlaklı, en haklı, en kutsal savaşlardan birinin, emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşının, bir millileşme ihtilalinin romanı, şaşırtıcı bir yakın zaman destanı...

Tüm yeni nesillere eşi olmayan bir armağan.

"...Özakman'ı kitabı tarihsel bir gerçeğin güzelim bir Türkçeyle roman diline dönüştürülmesidir. Kırk yıllık özel çabayla saydamlaştıran özgün tarihimizin anlamamızı yeniden ve bu vakitte içimize sindirmek, bize ve yeni kuşaklara her zamankinden daha çok gerekli. Bu kitabı okuyun, çocuklarınıza okutun, dostlarınıza armağan edin.

3. Veda

Ayşe Kulin, Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde, işgal altındaki İstanbul'da bir konakta yaşananları anlatıyor bu kez. Son Maliye Nazırı ve ailesi aracılığıyla o dönemin resmini çizen Veda, çökmekte olan bir tarih ile yeni bir gelecek arayan Milliciler arasında sıkışan o dönem Osmanlı aydınının da öyküsünü dile getiriyor.

4. Benim Adım Kırmızı

İstanbul'da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikayelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu ölülerin eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.

5. Sarıkamış

Bu kitap; okurları tarihin acılarla dolu bir sayfasına, 90 yıl önce bütün olanaksızlıklara ve karakışa rağmen Osmanlı askerinin vatanını korumak adına inançla ve azimle verdiği mücadeleye tanıklığa davet eden bir hüznün hikâyesidir. Sarıkamış′la ilgili birçok bilinmeyen olay günışığına çıkıyor… Harekât öncesi göz ardı edilen raporlar… 31. ve 32. Tümen'in birbirleriyle çarpışması… Rus Çarı II. Nikolas′ın hatalı emir üzerine tutuklanmaması… Osmanlı askerinin ve halkın tek vücut olarak, karakışa yani tüm imkânsızlıklara karşı gösterdiği insanüstü mücadele…

6. Puslu Kıtalar Atlası

“Yeniçeriler kapıyı zorlarken” düşler üstüne düşünceleredalan Uzun İhsan Efendi, kapı kırıldığında klasik ama hepyeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir:“Dünya bir düştür.Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır.”

Kendini saran dünyayı düşleyen bir haritacının, düşlerinden devşirdiklerini döktüğü Puslu Kıtalar Atlası adlı kitap oğlunun elinegeçtiğinde onu kendisinin bile tahmin edemeyeceğimaceralara sürükler, oysa yaşayacakları elindeki kitaba çoktan yazılmıştır.

Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve “puslu kıtalar” üzerine bir roman. Hulki Aktunç'un önsözüyle...

7. Küçük Ağa

Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlardır sadece “halife-i ruyi zemin”in, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikâyesidir. Tarık Buğra'nın kendi deyişiyle Küçük Ağa, destanlara yakışır bir konuyu ele almasına rağmen, destan değil, gerçekliği anlatan bir romandır. 

8. Efsane

Efsaneler bazen denizden,

Bazen aşktan ve ateşten gelirler.

Aşktan ve ateşten ve denizden gelenler,

Bazen ışık olurlar ve bütün zamanı aydınlatırlar…

Efsane kurmak kadar, efsaneyi yazmak da efsaneye dâhildir.

Bir çağı haritalarda bulamazsınız.

9. Ateşten Gömlek

Ateşten Gömlek, cepheden, romanda anlatılan kişilerle omuz omuza yaşamış birinden gelen yapıt. Kurtuluş Savaşı'nın Ateşten Gömleğinin içinden çıkmış bir roman. Halide Edip Adıvar, her birini yakından tanıdığı roman kişilerini, yani silah arkadaşlarını içtenlikle, çağına ve yaşanan acı olaylara sorumlulukta tanıklık ederek anlatıyor. Bağımsızlık savaşımızı bütün gerçekliği ve canlılığıyla anlatan belki de en önemli roman, Ateşten Gömlek.

10. Rüya Körü

Geçmiş, gelecek ve şimdi'ye dair bir roman: Rüya Körü

Yine Doğdu Tanyıldızı (2014) ve Zaman Yeli (2015) adlı romanları da YKY'den çıkan Gürsel Korat'ın kendine özgü dilinden yeni bir roman: Rüya Körü...


Sürekli yok olmaya mahkûm bir şimdi'nin çemberinde, biri gelecekle, diğeri geçmişle sınanan iki adam... Hassas ve kırılgan ruhundan azap yeleğini bir türlü çıkaramayan umutsuz aşık Stefanos ile tutkusu, cazibesi ve kudretiyle kaderinin sınırlarını zorlayan Andronikos: Biri rüyalarında gelecekte yaşanacakları görüyor, diğeri geçmişte olup bitenleri... Hırsın, öfkenin, taht ve aşk kavgalarının arasında birbirlerine yaklaştıkça bütünlenen zaman, ikisini de kendi yoluna sürüklüyor. Bizans'ın ve Selçuklu'nun loş koridorlarında, eski Anadolu'nun rüzgarlı ovalarında dolaşan Gürsel Korat'tan, geçmişi ve geleceği kırılgan bir şimdiki zamanda buluşturan, rüyayı gerçeğe, gerçeği rüyaya dönüştüren bir roman...

11. Suskunlar

Eflâtun rengi hayaller kuran bir “suskun”un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayanve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız..

O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birerbirer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin “gerçekliği”nde semâedeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek. Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının sesleriniduyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliğin olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır.

12. Romantik Bir Viyana Yazı

“İnsanlara, ölümü örtbas etmeye çalışan kuru gürültü değil, soluk alabilecekleri geniş ufuklar gerekli pek aziz prensim. Bence kentin surları yıkılmalı. Bizler duvarların içini durmadan taş, mermer yığınlarıyla dolduracağımız yerde, dışına doğru açmalıyız, genişlemeliyiz.”

Evlenmeye fırsat bulamamış, kendini kaptırdığı dersleriyle öğrencilerinin “Hayalci Hoca” lakabını taktığı tarih öğretmeni Kâmil Kaya kişiliğinde, “tarih ve bugün” ya da "anlatılan ve hayat” sarkacında salınan roman, Kayanın emekliliğinde hep görmek istediği Viyana'da bir anlamda hep ıskaladığı hayatın kuşatmasına uğrayışına da odaklanıyor... ”

- Sefa Kaplan

13. Beyaz Kale

Orhan Pamuk Beyaz Kale'de, Doğu ile Batı arasındaki benzerliklere ve farklılıklara bakarken, milli ve bireysel kimliklerimizin gerisinde yatan yapaylığı ortaya çıkartarak, iki kültürün ortak paydasını vurguluyor. Okur İstanbul manzarası eşliğinde izlediği bu yarı gerçek yarı hayal hikayede, kendi varoluşunun özünü aramaya davet ediliyor.

 

 



Kapat