9789754943146
579640
Demirel Dönemi 12 Mart Darbesi
Demirel Dönemi 12 Mart Darbesi
10.45

Gazeteciliğin en yaman, en kahredici, en heyecanlı dalı muhabirliktir. Kimi insan anasından muhabir doğar; sonra tüm yaşamında haberle kalkar, haberle yatar, haberle uyanıp, haberle uyur. Gecenin en karanlık saatinde bile bilinçaltında haber yatar, rüyasında haberle boğuşur, sonra ter içinde uyanıp telefona sarılır; hem kendisiyle didişir, hem meslektaşlarıyla yarışır; atlatır, atlar, atlatacağım diye çırpınır; önsezileri, içgüdüleri, duyarlı duyuları 24 saat habere dönüktür, günün bir saatinde nereden geldiği belli olmayan esinti ona haberin kokusunu getirir; o zaman avını uzaktan sezen bir yabanıl hayvana dönüşür, benliği radarlaşır; habere doğru, sessiz, sinsi, kararlı, çevik, güçlü adımlarla yaklaşmaya başlar; kimseye sezdirmeden işini görecek, ertesi sabah manşetten patlatacaktır. Gerçek muhabirin dini, imanı, varı, yoğu, eğlencesi, acısı, tatlısı, haberdir. Bu tür muhabirin bizdeki örneklerinden biri Cüneyt Arcayürek'tir. Cüneyt, kırk yıldan beri Babıâli'de bileğinin hakkıyla ayakta duruyor; maratonu sürdürüyor; gençlerle soluk soluğa yarışıyor; bu da yetmiyormuş gibi anılarını yazıp yayımlıyor. Nitekim "Cüneyt Arcayürek Açıklıyor" adlı dizisinin dördüncü cildi yayımlandı. Bu kitabın adı: "Yeni Demokrasi, Yeni Arayışlar. "Bilgi Yayınevi'nin çıkardığı 360 sayfalık kitapta dünden bugünden kimlerin adı yok ki? Fatin Rüştü Zorlu'dan Turgut Sunalp'a, Bülend Ulusu'dan Adnan Menderes'e dek siyasal yaşamı renklendirmiş kişiler, yazarın kalemiyle olayların içinde yerlerini alıyorlar. 1960 - 1965 dönemini kapsayan son kitabında da Arcayürek eski yöntemini sürdürmüş; anılarını anlatırken kimi sayfalarda dünden bugünlere geliyor, güncel olaylara ilişiyor, eleştiriyor, yorumluyor, duygularını dile getiriyor; sonuçta sürükleyici bir roman yazmışcasına okutuyor. Her sayfada Cüneyt Arcayürek'in değer yargılarına katılmasanız da önemli olayların içinde soluk soluğa yaşamış bir gazeteciyle karşı karşıya bulunduğunuzu ve gazeteciliğin ne demek olduğunu anlıyorsunuz. Türkiye'nin yakın tarihini yazmak isteyen kişi, Arcayürek'in kitaplarını incelemeden bu işi yaparsa eksik kalacaktır. Cüneyt'in kitaplarında hiçbir yerde yayımlanmamış belgeler de var. Bunlardan beni en çok düşündüren Kurmay Albay Hidayet Uğur'un ABD'ye çağrılı olarak yaptığı bir geziden sonra 27 Eylül 1961'de "üst makamlara" verdiği "rapor" oldu. 23 yıl önceden gerçekleri görebilecek yetenekte kişilerimiz varken nasıl olup da tuzaklara düştüğümüzü bir kez daha kendime sordum. Rapordan birkaç satır: "Amerikalılarla ilgili işlemlerin yapıldığı makamlardaki başkanları Amerika'ya davet etmek suretiyle, bizler için ideal tesisler göstermek, ikram ve dostluk gösterileriyle şahsi taraftar temin etmek Amerikan taktiklerinden birisidir. Amerika gezisinden sonra memlekette bilfiil yapılabilecek bir çalışma yoktur. Amerika'ya hayran personel temininden sonra yalnız Amerika'ya fayda sağlayan tesis ve faaliyetleri yürütmek, büyük bir gizlilik mefhumu vererek mevzuların belli başlı personele inhisar ettirilmesi suretiyle yurtta serbest çalışmak, bazan gayrimeşru yollara başvurmak ve icabında (yalnız bir taraf için yapılıyormuş gibi) yardımı kesmekle tehdit etmek, (...) Geri kalmış memleketlerin sanayiini geliştirmemek ve daima kendisine muhtaç tutarak istifade sağlamak yollarıyla yalnız Amerikan menfaatlerine çalışmak(la) Batı inhitatını (düşüşünü) hızlandırmaktadırlar. "Daha 1961'de gidişimizi gören Hidayet Uğur, Cüneyt'in yazdığına göre 1962'de emekliye ayrılmış... Şimdi kim bilir nerede? - İlhan Selçuk -

Kapat