Şehzade Yangını Seti (3 Kitap Takım) %25 indirimli Selçuk Ören

Şehzade Yangını Seti (3 Kitap Takım)
Selçuk Ören

%30 İNDİRİM
73,00 TL
51,10 TL
Tükendi
set-24102017
703511
Şehzade Yangını Seti (3 Kitap Takım)
Şehzade Yangını Seti (3 Kitap Takım)
51.10

Şehzade Yangını (Birinci Kitap)

2014 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü'nden mezun olan ve 2009 yılından beri çeşitli reklam ajansları ve dergiler için illüstrasyon çalışmaları yapan Selçuk Ören'in yazıp çizdiği “Şehzade Yangını”, 1768 yılında İstanbul'un günah yeri Galata'da başlayan yangının içinde kalan iki kabadayının hikayesi.

“Galata, Adem'in ısırdığı elma kadar günahtır. Sokağına adım atmak bile cehennem denen dipsiz kuyuya düşmen için yeterlidir. Şeytan bile burada yedi kere hacca gitmiş imam gibidir. İstanbul'u kadına benzetirler. Yanlıştır. İstanbul, semt semt mahalle mahalle cinsiyet değiştirir. Bir sokağa saparsın cennetlik bir hacıdır, bir sokağa girersin Bitli Şaziye'nin evinde bir sermayedir. Galata'da İstanbul, boynuna atlayan, kucağına oturup kulağına seni istiyorum diye fısıldarken sakalını sıvazlayan bir kadındır. Hem de ne kadın... Onun için evini işini telef edersin de yine yetiremezsin. Bu sokaklara bey paşa girip sadakaya muhtaç dilenci olarak çıkan kaç adam gördük. Kaba saz eşliğinde bir elde rakı kadehi diğer elde barbut zarı...”

 

Şehzade Yangını (İkinci Kitap)

"Yeraltı Camii'nin avlusunda bulunan kalabalık, Adem'in cennetten kovulduğu bu mübarek günde dua ediyordu. Kimisi günahları için af dilerken, kimisi de borçlarını kapatabilmek için para diliyor, birkaç mecnun ise vuslat için Allah'tan medet umuyordu. Osman Dede ise cennete kabul edilmek için Allah'a yalvarıyordu. Başını huzurla göğe kaldırdığında gökyüzünde uçan yalıçapkınlarını gördü. Yalıçapkınlarının cennete taşıdığı mümin kardeşlerinin ruhlarını, kıskanmadan edemedi. Fakat ne olduysa bir anda oldu..."

 

Şehzade Yangını (Üçüncü Kitap)

“O vakitler bahçenin nizamından, heybetli bir adam olan Zambak Ağa mesuldü. Düzeni sağlamanın en iyi yolunun korku olduğunu düşünür, su aygırı derisinden yapılma kamçısını bunun için kullanırdı. Dört kadınlı ev, fırtınada kalmış sandala benzer derler… Harem ise alabora olmaya yüz tutmuş bir kadırgaya benzerdi. Harem ağaları da bu kadırganın batmadan seyrine devam etmesini sağlardı ve bu yolda her şey mübahtı. O şanslı oldukları sanılan gözdeler, mendil daha havadayken çok büyük bir düşman kazanırdı: Şehzade anneleri… Oğul sahibi sultanlar, yeni rakiplerini hemen ortadan kaldırmak isterlerdi ve bunun için de harem ağaları en iyi silahtı.”

 

Kapat