İnci Aral Seti - 5 Kitap Takım %25 indirimli İnci Aral

İnci Aral Seti - 5 Kitap Takım
İnci Aral

%10 İNDİRİM
82,00 TL
73,80 TL
Tükendi
3990000026958
620789
İnci Aral Seti - 5 Kitap Takım
İnci Aral Seti - 5 Kitap Takım
73.80

Setin İçindeki Kitaplar;

Kan Günleri ve Nar Ağrısı
"Yolculuklarım insana duyduğum sevgiyi merhametle karışık bir borçluluğa dönüştürdü. Tekerlek seslerine eşlik eden bebek ağlamaları, camlardaki TCDD damgaları aidiyet duygumu pekiştirdi. Bu ülkede doğmuş olmaktan çaresiz bir kederle birlikte coşkulu bir sevinç de duydum. Maraş'ın pamuk tarlalarındaki işçi çadırları. Kar altındaki Konya Ovası. Dolunayda ışıldayan kıraç tepeler. Çarşamba'nın ortasından akıp giden Yeşilırmak. Harran Ovası'nın o görkemli, havadan görünümü. Mersin'in portakal bahçeleri, Bolu'nun sonbahar ormanları... Bütün gündoğumları.Limanlar. Rüzgârda balık ağları.

Sonra o mağrur dağlar. Suskun, görmüş geçirmiş kızıl, kara çileli topraklar ki kalbimi kaptırmış olduğumdan ben de o çilenin gönüllü bir parçasıyım artık..." İnci Aral bu kitaptaki yazılarıyla kocaman bir ülkenin haritasını çıkarıyor ve önümüze vicdan, adalet, sanat-edebiyat, doğa ve insan resimleri bırakıyor. Ülkesine ve diline aşkla bağlanmış bir yazardan dokunaklı, özgün bir toplam.

Kendi Gecesinde
"Dinle Kara; sana sahilimi, sahillerimi, hayaletlerimi anlatacağım. Bir Doğu şehrinin soğuk hastanesindeki gece nöbetlerini, dağ eteklerindeki pusulardan getirilen parçalanmış genç bedenleri, narin sevgilim Dilda'yı. Aşklarımı, aşksız kalmalarımı, bütün mahrem, muhteşem ya da sefil, yıkım ve umut dolu anlarımı ve zamanla nasıl kirlenip çürüyerek kötü birine dönüşmüş olduğumu."

Aşkı ve düşüşü seçmiş ve uzak kalınmış bir anne, sevgi-nefret ekseninde dokunaklı bir baba oğul ilişkisi. Çocukluğun, ilk gençliğin ve cinselliğin arka bahçeleri. Zoraki kaçakçı Hayali, Londra'daki sürgününde geçmişini sorgularken genç moda tasarımcısı Reyan'la tanışır. Bu iki yaralı ve zor insan rüzgârlı, gölgeli, ama incelikli bir aşka yelken açarlar. İnci Aral bu kez, tanımak istemediğimiz, yakınında, hatta belki içindeyken bile kolay kabul edemediğimiz dünyalara eğiliyor. Reddedilmiş ilişkilerin ve aşkın ayrımsız halinin kendi içinde ne kadar doğal ve derin olabileceğini gösteriyor. Önyargı, tutuculuk ve genel geçer ahlakın köşeye kıstırdığı insanların özel yaşam alanları ve gecelere sığınarak hayaletlere dönüşmelerini anlatıyor.

Kendi Gecesinde, Doğudan Batıya tüm çelişkileriyle bir Türkiye resmi çizerken kirlenme ve ayrışmalar sürecinde, yaşamın anlamı, mutluluk arayışı ve aşk üzerine okuru derin düşüncelere götüren bir roman. Siyasi ve toplumsal olguları mizahla harmanlayan geleneksel gölge oyunumuz Karagöz-Hacivat ise hikâyenin mozaiği.

Şarkını Söylediğin Zaman
"Bende anlayamadığın nedir biliyor musun?"
"Neymiş?"
"Nazım'ın dediği gibi: 'Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum. Kendi şarkımı.' Ama yapamam biliyorum, çünkü o şarkı içimde kuruyup kaldı. Beni öldüren bu işte."
"Şarkılar bitmez, yeni şarkılar filizlenip doğar her zaman..."

Bu roman, Deniz ile Cihan'ın hüzünlü şarkısını anlatıyor. 70'li yılların sonunda Ankara'da, üniversitede tanışan Deniz ile Cihan'ı ortak tutkuları olan müzik bir araya getirir. Deniz, Ankaralı bir ailenin isyankar kızı, Cihan taşradan gelmiş bir genç adamdır. 12 Eylül öncesinin en karanlık günlerinde yolları kesişen bu iki genç arasındaki ilişki birini tutkulu bir aşka götürürken, diğeri devrimci düşlerinin rüzgarına kapılır. Yaşanmamış bir aşkın izdüşümü, aradan otuz yıl geçtikten sonra farklı bir boyutta, ama aynı tutkuyla iki insana yansır: Biri artık orta yaşını sürmekte olan Cihan, diğeriyse ona hem yabancı hem de son derece tanıdık olan bir kadındır.

İnci Ara, arka planında değişen bir ülke, insanlar, gençlik ve siyaset olan, bambaşka bir aşkın izini sürüyor. Umudun, arzunun, hüznün, şarkılarla canlanan iklimini bir kez daha, derinlik ve ustalıkla anlatıyor.

İnci Aral, Şarkını Söylediğin Zaman'la Türk romanını zirveye taşıyor. Okuyanın aklından yıllarca çıkmayacak bir ezgi dinletiyor.

Uykusuzlar
"Yarım uykuların iç çekişiyim. Geceye açılmış bir öfke, üzgün bir gölgeyim. Baştan ayağa özlem, dağınık bir taslak, derli toplu tutkuyum. Kış kaldırımlarında kasımpatılar durgun, bulutlar soğuk. Saçlarım daha kara. Bende birikenleri nasıl anlatsam sana?

Sonraki salı, iyiyiz diye bağıracağız oysa birbirimize, ellerimizi ayıran camın ardından. Uzak, tedirgin, yabancı. Susup kalmayalım diye iyiyim, biz iyiyiz, diye bağıracağız: İstediğin bir şey var mı? Yün çorap, dergi, kazak yastık kılıfı?"

İnci Aral Uykusuzlar'da hızlı toplumsal savrulmalardan bireylerin payına düşenleri anlatıyor. Sevinçleri, düşleri, umutları budanan insanlar, hüzünle ve sağır bekleyişler içinde yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Hayatın gündemine yalnızlık, kaygı, korku ve kaçınılmaz biçimde uykusuzluklar hâkim olurken kimi içindeki aşkı sıcak tutmaya çabalıyor, kimi gecelerini her şeye rağmen gelecek düşleriyle dolduruyor. İnci Aral her zamanki akıcı, şiirsel anlatımı ve toplumsalla bireyseli iç içe kavrayan yazarlığıyla bitmemiş bir baskı döneminin ürkütülmüş, ezilmiş insanının ruh ve beden acılarına eğiliyor.

Sevginin Eşsiz Kışı
"Kalkıp geceye çıktınız. Kar yağıyordu. Elini tutmadı, aramadı bile. Düşmek istedin, zaten paramparça olmuştun, ansızın anladın. Bundan sonra her bir araya geliş, o büyülü aldanışın yaşanamayacağı yalın, saydam, hiç bir düşe izin vermeyen gerçeklikte bir yalnızlık olacaktı. Çok sonraları, odalarda, pencere önlerinde, sokaklar, kapılar, duraklar ve sinemalarda, içinden bir tel koparılmış gibi yaralı, şaşkın ve uzak kalakaldın. Nice günler, geceler onunla bölüştüğün yataklarda sabahları birdenbire bıçaklanmışsın gibi bir acıyla uyandın ve sevmenin unutmaya çalışmak demek olduğunu çok zor öğrendin!"

Her zaman yeni ve şaşırtıcı olduğundan, aşka dair sorularımızın sonu gelmez. Sorular ise kendi özeli içinde genelde birbirine benzer. Bu kitaptaki öykülerin ortak sorusu, en tutkulu âşıklar arasında bile, bir türlü örtüşmeyen görünmez bir kırık çizginin neden kaldığı. Bu incecik çatlak zamanla büyüyor çünkü ve tükenişe dek derinleşiyor. Yazara göre aşkın da mevsimleri var ve sonu kış. Yine de sevmek, sıradan hayatlarımıza açılan öyle gizemli bir pencere ki, ilk acı ve yıkımlar yatıştıktan sonra bitişlerin anısı bile eşsiz geliyor insana... Sevginin Eşsiz Kışı, baştan sona şiirsel bir metin. İnci Aral, ayrılıklardan yola çıkarak duygusal fırtınalarımıza ve en özel duygularımıza eğiliyor.

  • Açıklama

    • Setin İçindeki Kitaplar;

      Kan Günleri ve Nar Ağrısı
      "Yolculuklarım insana duyduğum sevgiyi merhametle karışık bir borçluluğa dönüştürdü. Tekerlek seslerine eşlik eden bebek ağlamaları, camlardaki TCDD damgaları aidiyet duygumu pekiştirdi. Bu ülkede doğmuş olmaktan çaresiz bir kederle birlikte coşkulu bir sevinç de duydum. Maraş'ın pamuk tarlalarındaki işçi çadırları. Kar altındaki Konya Ovası. Dolunayda ışıldayan kıraç tepeler. Çarşamba'nın ortasından akıp giden Yeşilırmak. Harran Ovası'nın o görkemli, havadan görünümü. Mersin'in portakal bahçeleri, Bolu'nun sonbahar ormanları... Bütün gündoğumları.Limanlar. Rüzgârda balık ağları.

      Sonra o mağrur dağlar. Suskun, görmüş geçirmiş kızıl, kara çileli topraklar ki kalbimi kaptırmış olduğumdan ben de o çilenin gönüllü bir parçasıyım artık..." İnci Aral bu kitaptaki yazılarıyla kocaman bir ülkenin haritasını çıkarıyor ve önümüze vicdan, adalet, sanat-edebiyat, doğa ve insan resimleri bırakıyor. Ülkesine ve diline aşkla bağlanmış bir yazardan dokunaklı, özgün bir toplam.

      Kendi Gecesinde
      "Dinle Kara; sana sahilimi, sahillerimi, hayaletlerimi anlatacağım. Bir Doğu şehrinin soğuk hastanesindeki gece nöbetlerini, dağ eteklerindeki pusulardan getirilen parçalanmış genç bedenleri, narin sevgilim Dilda'yı. Aşklarımı, aşksız kalmalarımı, bütün mahrem, muhteşem ya da sefil, yıkım ve umut dolu anlarımı ve zamanla nasıl kirlenip çürüyerek kötü birine dönüşmüş olduğumu."

      Aşkı ve düşüşü seçmiş ve uzak kalınmış bir anne, sevgi-nefret ekseninde dokunaklı bir baba oğul ilişkisi. Çocukluğun, ilk gençliğin ve cinselliğin arka bahçeleri. Zoraki kaçakçı Hayali, Londra'daki sürgününde geçmişini sorgularken genç moda tasarımcısı Reyan'la tanışır. Bu iki yaralı ve zor insan rüzgârlı, gölgeli, ama incelikli bir aşka yelken açarlar. İnci Aral bu kez, tanımak istemediğimiz, yakınında, hatta belki içindeyken bile kolay kabul edemediğimiz dünyalara eğiliyor. Reddedilmiş ilişkilerin ve aşkın ayrımsız halinin kendi içinde ne kadar doğal ve derin olabileceğini gösteriyor. Önyargı, tutuculuk ve genel geçer ahlakın köşeye kıstırdığı insanların özel yaşam alanları ve gecelere sığınarak hayaletlere dönüşmelerini anlatıyor.

      Kendi Gecesinde, Doğudan Batıya tüm çelişkileriyle bir Türkiye resmi çizerken kirlenme ve ayrışmalar sürecinde, yaşamın anlamı, mutluluk arayışı ve aşk üzerine okuru derin düşüncelere götüren bir roman. Siyasi ve toplumsal olguları mizahla harmanlayan geleneksel gölge oyunumuz Karagöz-Hacivat ise hikâyenin mozaiği.

      Şarkını Söylediğin Zaman
      "Bende anlayamadığın nedir biliyor musun?"
      "Neymiş?"
      "Nazım'ın dediği gibi: 'Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum. Kendi şarkımı.' Ama yapamam biliyorum, çünkü o şarkı içimde kuruyup kaldı. Beni öldüren bu işte."
      "Şarkılar bitmez, yeni şarkılar filizlenip doğar her zaman..."

      Bu roman, Deniz ile Cihan'ın hüzünlü şarkısını anlatıyor. 70'li yılların sonunda Ankara'da, üniversitede tanışan Deniz ile Cihan'ı ortak tutkuları olan müzik bir araya getirir. Deniz, Ankaralı bir ailenin isyankar kızı, Cihan taşradan gelmiş bir genç adamdır. 12 Eylül öncesinin en karanlık günlerinde yolları kesişen bu iki genç arasındaki ilişki birini tutkulu bir aşka götürürken, diğeri devrimci düşlerinin rüzgarına kapılır. Yaşanmamış bir aşkın izdüşümü, aradan otuz yıl geçtikten sonra farklı bir boyutta, ama aynı tutkuyla iki insana yansır: Biri artık orta yaşını sürmekte olan Cihan, diğeriyse ona hem yabancı hem de son derece tanıdık olan bir kadındır.

      İnci Ara, arka planında değişen bir ülke, insanlar, gençlik ve siyaset olan, bambaşka bir aşkın izini sürüyor. Umudun, arzunun, hüznün, şarkılarla canlanan iklimini bir kez daha, derinlik ve ustalıkla anlatıyor.

      İnci Aral, Şarkını Söylediğin Zaman'la Türk romanını zirveye taşıyor. Okuyanın aklından yıllarca çıkmayacak bir ezgi dinletiyor.

      Uykusuzlar
      "Yarım uykuların iç çekişiyim. Geceye açılmış bir öfke, üzgün bir gölgeyim. Baştan ayağa özlem, dağınık bir taslak, derli toplu tutkuyum. Kış kaldırımlarında kasımpatılar durgun, bulutlar soğuk. Saçlarım daha kara. Bende birikenleri nasıl anlatsam sana?

      Sonraki salı, iyiyiz diye bağıracağız oysa birbirimize, ellerimizi ayıran camın ardından. Uzak, tedirgin, yabancı. Susup kalmayalım diye iyiyim, biz iyiyiz, diye bağıracağız: İstediğin bir şey var mı? Yün çorap, dergi, kazak yastık kılıfı?"

      İnci Aral Uykusuzlar'da hızlı toplumsal savrulmalardan bireylerin payına düşenleri anlatıyor. Sevinçleri, düşleri, umutları budanan insanlar, hüzünle ve sağır bekleyişler içinde yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Hayatın gündemine yalnızlık, kaygı, korku ve kaçınılmaz biçimde uykusuzluklar hâkim olurken kimi içindeki aşkı sıcak tutmaya çabalıyor, kimi gecelerini her şeye rağmen gelecek düşleriyle dolduruyor. İnci Aral her zamanki akıcı, şiirsel anlatımı ve toplumsalla bireyseli iç içe kavrayan yazarlığıyla bitmemiş bir baskı döneminin ürkütülmüş, ezilmiş insanının ruh ve beden acılarına eğiliyor.

      Sevginin Eşsiz Kışı
      "Kalkıp geceye çıktınız. Kar yağıyordu. Elini tutmadı, aramadı bile. Düşmek istedin, zaten paramparça olmuştun, ansızın anladın. Bundan sonra her bir araya geliş, o büyülü aldanışın yaşanamayacağı yalın, saydam, hiç bir düşe izin vermeyen gerçeklikte bir yalnızlık olacaktı. Çok sonraları, odalarda, pencere önlerinde, sokaklar, kapılar, duraklar ve sinemalarda, içinden bir tel koparılmış gibi yaralı, şaşkın ve uzak kalakaldın. Nice günler, geceler onunla bölüştüğün yataklarda sabahları birdenbire bıçaklanmışsın gibi bir acıyla uyandın ve sevmenin unutmaya çalışmak demek olduğunu çok zor öğrendin!"

      Her zaman yeni ve şaşırtıcı olduğundan, aşka dair sorularımızın sonu gelmez. Sorular ise kendi özeli içinde genelde birbirine benzer. Bu kitaptaki öykülerin ortak sorusu, en tutkulu âşıklar arasında bile, bir türlü örtüşmeyen görünmez bir kırık çizginin neden kaldığı. Bu incecik çatlak zamanla büyüyor çünkü ve tükenişe dek derinleşiyor. Yazara göre aşkın da mevsimleri var ve sonu kış. Yine de sevmek, sıradan hayatlarımıza açılan öyle gizemli bir pencere ki, ilk acı ve yıkımlar yatıştıktan sonra bitişlerin anısı bile eşsiz geliyor insana... Sevginin Eşsiz Kışı, baştan sona şiirsel bir metin. İnci Aral, ayrılıklardan yola çıkarak duygusal fırtınalarımıza ve en özel duygularımıza eğiliyor.

      Stok Kodu
      :
      3990000026958
      Boyut
      :
      14.0x21.0
      Sayfa Sayısı
      :
      1164
      Kapak Türü
      :
      Ciltsiz
      Kağıt Türü
      :
      2. Hamur
      Dili
      :
      Türkçe
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
  • Yazarın Diğer Kitapları
  • Yayınevinin diğer kitapları
Kapat