Cennet'in Kütüphanesi

Cazim Gürbüz

Bütün Ali'ler haydar, bütün Ekremler serdar, bütün ulubatlılar alemdar değillerdir. Bütün domuzlar mundar, bütün develer kindar, bütün para sahipleri kasadar değillerdir. Defter dürenlerin hepsi defterdar, hüküm verenlerin hepsi hükümdar, eli mühürlüler mühürdar, eli kılıçlılar seyfidar değillerdir. Tıpkı her medyumun cindar, her inanmışın dindar olmadığı gibi...

Her sille şamar, her oyun kumar, her güdülen davar, her köpek çomar, her çıtkırıldım kibar, her asyalı barbar, her gösterge ayar, her yaşlı çınar, her dürülen tomar, her ticaret kâr, her sürek şikâr, her kuşku inkâr, her ileri gözetleyici radar değildir.

Tefecinin namuslusu banker değildir.
Her nâr nur, her nur da nâr değildir.
Her dağın sarığı kar, her suyun geçidi var değildir.
Bakmayın siz Bayburtlu Zihni'ye "Süleyman tahtını alan mâr" değildir.

İki cihangire öyle gelse de bu dünya bize dar değildir.
Dostluğumuzun mezaradır, pazara kadar değildir.
Adı rızadır da bunun çarnaçar değil. Bir öpücük kazasıdır, bir ağır hasar değil. Sessiz ağlayıştır, ah ü zâr değil.
Kopuzdur bu, bağlamadır, tar'dır, dutar'dır, gitar değil. Harâbat ehlinin sarhoşluğu ar değil.

Kaderle keder, kaderle peder, kaderle heder arasındaki bağlantı, frenle teker değil.

Sözcük eker, deyim diker, argoya çeper çeker; nükteye nöker, özdeyişe diz çöker. Söz tarımındadır amma o rençber değil. Her dil şeker değildir ve her dilber bal akıtıp dilinden, Türkçe dil döker değil.
(Arka Kapak)